KPMG, kripto para borsası FTX'in çöküşünü mercek altına aldı

2019 yılında kurulan kripto para borsası FTX, aradan sadece iki yıl geçmesine karşın 2021 yılına gelindiğinde token’leri hızlı bir şekilde listelemesi, kullanıcı arayüzü ve yüksek likiditesi (alış ve satış fiyatları arasında düşük makaslar) nedeniyle profesyonel yatırımcılar için en büyük ve en popüler borsalardan biri haline gelmişti. Ancak FTX, geçen yıl likidite sıkıntısı yaşamaya başlamış ve kasım ayında ABD’de iflas sürecine girmişti. Olay sonrası görevinden istifa eden şirketin CEO’su Sam Bankman-Fried kendisine yöneltilen dolandırıcılık iddiaları nedeniyle geçtiğimiz günlerde ABD’de hakim karşısına çıkarken KPMG’den FTX borsasının çöküşünü konu alan çarpıcı bir araştırma geldi.
 
“Kripto sektöründeki hissedarlar için dersler ve çıkarımlar” ana mesajı ile yayımlanan ve FTX’in kuruluş, yükseliş ve düşüş dönemlerini detaylı bir şekilde mercek altına alan “FTX’in Çöküşü” araştırması bir zamanların en popüler kripto borsalarından olan FTX’i iflasa götüren nedenleri de sıraladı. Araştırmada FTX’i çöküşe götüren temel nedenler şirket ve müşteri fonlarının karıştırılması, çıkar çatışmaları, token’lerin teminat olarak kullanılması, token miktarı ve değerlemesi, kurumsal yönetim yetersizliği, kayıt eksikliği, üçüncü taraf yatırımcıların sınırlı denetimi ve risk yönetimi politikalarının eksikliği olarak sıralandı:

-Şirket ve müşteri fonlarının karıştırılması: FTX’in kardeş şirketi Alameda Research’e milyarlarca dolarlık müşteri fonunu borç olarak verdiği ortaya çıktı. Müşteri fonlarını başkalarına vermek ve izin alınmadan bu fonlar ile işlem yapmak ABD menkul kıymetler yasasına göre yasa dışı olduğu gibi FTX’in kendi hizmet şartlarını da ihlal ediyor.

-Çıkar çatışmaları: Kripto para birimi Terra (Luna) ve stable coin UST’nin 2021 yılının mayıs ayında çöküşü, FTX’in arka planda likidasyon kaynağı olmasından ötürü Alameda’nın girmiş olduğu işlemlerde kayıplar yaşamasının nedeni oldu.

-Token’lerin teminat olarak kullanılması: FTX’in kendi FTT token’i Alameda tarafından kaldıraçlı işlemlerde teminat olarak kullanıldı. Bu nedenle FTT’nin değeri FTX’in varlığını sürdürmesine bağlıydı. FTT’nin fiyatı 22 doların altına düştüğünde Alameda’nın borçlarını geri ödeyemediği için kredileri de likide edildi.

-Token miktarı ve değerlemesi: Bilanço açıklamaları FTX’in özel şirketlere yatırım yapmanın yanı sıra elinde yüksek miktarda varlık (5,4 milyar dolar) bulundurduğunu gösteriyordu. Ancak bu varlıklar düşük miktarda işlem gören ve piyasa değeri seyreltilmiş (FVD) token’lerden oluşuyordu. Bunlar içerisinde likidasyon senaryolarındaki makul değerleri iddia edilen değerlerinin oldukça atlında olan FTT ve Serum da bulunuyordu. 

-Kurumsal yönetim yetersizliği: FTX’in yönetim kurulunda üçüncü tarafları temsil eden hiçbir üye yoktu. Kontrol; deneyimsiz, bilgisiz ve potansiyel olarak riskli bireylerden oluşan çok küçük bir gruptaydı.

-Kayıt eksikliği: Finansal raporlama sistemleri ve kurumsal kontroller için yetersiz altyapı, güvenilir finansal bilgilere ulaşılamamasına neden oluyordu. Ödemeler, işe alınan çalışanlar ve satın alınan varlıklara ilişkin kayıtlar eksikti. FTX’in işlevsel bir muhasebe birimi veya CFO’su yoktu.

-Üçüncü taraf yatırımcıların sınırlı denetimi: Kurumsal kontrollerin ve mali bilgilerin eksikliğine ilişkin son açıklamalar göz önüne alındığında, önde gelen yatırımcıların FTX’teki hisseleri, kısıtlı bir araştırma sonucunda satın aldıkları görülüyor. Nitekim tanınmış özel sermaye, risk sermayesi, emeklilik ve devlet varlık fonları bu yatırımları iptal ettiklerini kamuoyuna açıkladı.

-Risk yönetimi politikalarının eksikliği: FTX ve Alameda sağlam aktif-pasif ve likidite risk yönetimi politikalarından yoksundu. Müşteri mevduatlarının likit olmayan yatırımlara yatırılması ve bu yatırımların teminat olarak kullanılması yüksek borçlanma ile sonuçlandı.

“Şirketleri ve yatırımcıları risklere karşı koruma altına alıyoruz”

Konuyla ilgili değerlendirmede bulunan KPMG Türkiye Fintech ve Dijital Finans Lideri Sinem Cantürk, kripto para borsalarının çoğunun merkezi finans yaklaşımı ile faaliyet gösteren borsalar olduğuna dikkat çekerek bu şirketlerin adil piyasa fiyatlandırmalarına, mevzuat uyumluluklarına, tüketicileri korumaya dikkat etmeleri gerektiğinin altını çizdi.

KPMG’nin merkezi finans hizmetleri kapsamında kurumlara çözüm ve hizmetleri ile yardımcı olduğunu söyleyen Sinem Cantürk, “KPMG olarak kripto piyasasına hakim uzmanlarımızdan oluşan ekiplerimiz ile müşteri varlıklarının saklanması ve ayrılması, piyasa manipülasyonunun önlenmesi ve token durum tespiti gibi temel yasal gerekliliklere uyum konusunda danışmanlık veriyoruz. Kurumsal yönetim açısından dolandırıcılığı azaltma ve müşteri fonlarının kötüye kullanımını önlemeye yönelik kontroller de dâhil olmak üzere potansiyel çıkar çatışmalarına yönelik iş faaliyetlerini gözden geçiriyoruz. Ayrıca operasyon, finans, risk yönetimi, hukuk gibi alanlarda uygulanacak politika ve prosedürleri tasarlıyor; beklenmedik durum, kurtarma ve çözüm planları hazırlıyoruz. Likidite, faiz, piyasa ve kredi risklerine ilişin modellemeler yaparken yatırım öncesi ve sonrası finansal, teknoloji, mevzuata uygunluk, risk yönetimi, vergi, İK ve benzerlerini kapsayan Entegre Durum Tespiti (Due Diligence) hizmetleri sunuyoruz. Tüm bunların yanı sıra teknolojiyi ve dijitalleşmeyi merkezimize yerleştiren bir danışmanlık şirketi olarak siber güvenlik alanında da yaygın güvenlik tehditlerine karşı güvenlik açığı değerlendirmesi, sızma testi ve kaynak kodu incelemesini kapsayan teknik güvenlik değerlendirmelerini yapıyoruz. Bunlar gibi daha birçok alanda sunduğumuz çözüm ve hizmetlerimiz sayesinde danışmanlık yaptığımız şirketleri ve yatırımcıları risklere karşı koruma altına alıyor, adeta bir kalkan görevi görüyoruz.” dedi.

 
“FTX’in iflası merkezi borsaların tüm zaaflarını tekrar göz önüne serdi”

Ekonomist Erkan Öz ise konuyla ilgili yaptığı yorumunda şunları söyledi: “CoinMarketCap verilerine göre kripto paraların toplam günlük işlem hacmi yaklaşık 27 milyar dolar. Bu hacmin sadece yüzde 7’si merkeziyetsiz De-Fi platformlarında oluşuyor. Bir başka deyişle kripto varlıklarda işlemlerin yüzde 93’ü merkezi kuruluşlarda gerçekleşiyor. Özellikle borsa adı verilen merkezi alım satım platformları, blok zinciri teknolojisinin getirdiği yüksek güvenlik standartlarına sahip değil. Daha da önemlisi merkeziyetsiz kripto varlıklar yazılımda bulunan, değiştirilmesi çok zor kodlarla idare ediliyor. Ancak merkezi kripto para borsaları yöneticilere, onların kanunlara uymasına ve doğru risk değerlendirmesi yapmasına güvenmek zorunda. Son olarak yaşanan FTX’in iflası ise merkezi borsaların tüm bu zaaflarını tekrar göz önüne serdi. Merkeziyetsiz varlıklar etrafında kurulmuş olan bu merkezi yapılar birçok ülkede gerekli kanunlar henüz çıkartılmadığı için denetimsiz bir şekilde faaliyet gösteriyor. FTX’in çöküşü bize merkezi yapıda olan kripto para kuruluşları için acilen regülasyonlar çıkarılmasının ne kadar gerekli olduğunu gösteriyor. Elbette yeni kanuni düzenlemeler kripto varlık piyasalarını tamamen yok etmeyi değil özellikle merkezi borsaları denetlemeyi amaçlamalı. Örneğin kanun koyucular, bankacılık alanında olduğu gibi belirli sermaye veya zorunlu karşılık şartları arayabilir ya da siber saldırılara karşı bazı özel teknik yeterliliklerin bulunmasını isteyebilir. Lisanslama bir seçenek olabilir. Sektörün tüm paydaşlarının ilişkilerini düzenleyecek kanuni düzenlemeler de büyük ihtiyaçtır. Öte yandan denetim ve regülasyonlar sadece kamu tarafından da beklenmeyebilir. Klasik finansal piyasalarda bulunan kredi derecelendirme sistemine benzeyen organizasyonların kurulması da tüm sorunları çözmese de riskleri en azından belirli bir düzeye kadar düşürebilir. Merkezi kripto varlık alım satım platformları kendileri bir araya gelerek öz denetim gerçekleştirebilir ya da gerekli şartları sağlayarak özel kurumlardan bu konuda danışmanlık hizmeti de alabilir.”

KPMG’nin “FTX’in Çöküşü” araştırmasının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.

Hibya Haber Ajansı

Daha Fazla Göster
Başa dön tuşu