‘Gaipten Sesler’ resim sergisi
50 sanatçının 50'nin üzerinde eserle katılacağı “ Gaipten Sesler” resim sergisine yoğun ilgi bekleniyor...
Bugün Kongre ve Sergi Sarayında açılacak olan sergi 17 Haziran’a kadar açık kalacak.
Tüm Mersinlileri sergiye davet eden Küratör Nurseren Tor, sergiyi şöyle yorumladı:
“Bilinmeyen yerden gelen seslerle yaşamaya çalışıyoruz; Halihazırda pandemi ve pandeminin getirdikleri ve öncesi ekonomik, siyasi, eko kriz ve kültürel krizlerin Mersinliye bıraktıkları, götürdükleri saymakla bitmemektedir. Tüm bu olumsuzlukların nispeten sanatla bir teselli bulacağı inancıyla yaşamı, yaşanır kılmak, sanatçının kendisini ve beraberinde Mersinliyi sanatın hazzına kavuşturmak hedef alınmıştır. Bazı kültürlerde olduğu gibi , kültüre ve sanata bakış, kentimizde de kendi içinde yaratıcı düşünceye ilişkin yanlış söylemleri barındırmaktadır. Bu söylemler, giderek kuşaktan kuşağa aktarılmakta yaratıcı genç neslin, yetişkin bireyin, yöneticinin ve tüm toplumun cesaretini kırmaktadır. Bu tür yanlış söylemler, dayanaklarını kimi zaman yanlış biçimde oluşmuş ama süregelen bireysel ve toplumsal güvensizlik duygusundan almaktadır. Kentimizde sanatımız egemen kültürün etkisi altındadır ve yeni -yaratıcı ürünler ortaya koyması mümkün değildir. Kentimizde kültür – sanat, dinsel, cinsel, siyasi tabu ve yasaklarla doludur. Yaratma işlevi her alanda engellenmektedir.
Bir toplumun sanatsal kalitesi, onun gerçek zenginliğidir. Demokrasinin, sanatsal iletişime ve siyaset adına ‘kültür – sanat’ın takdir edilmesine ihtiyacı vardır. Gösteri sanatlarından müziğe, edebiyata, görsel ve performans sanatlarına, film ve medya sanatından sosyo-kültüre kadar tüm sanat disiplinleri salt zevkten fazlasını üretir. İnsanlık tarihinin başlangıcından beri Sanat, tüm biçimleriyle sosyo-politik eğitime temel katkı sağlamıştır. Sağduyu yaratabilir ve uyum yaratabilir. İnsanları yaşlarına, cinsiyetlerine veya etnik ve sosyal kökenlerine bakılmaksızın birbirine bağlar ve böylece çoğulcu ve barışçıl toplumumuzun gelişmesine önemli ölçüde katkıda bulunur. İrade ve kişiliğin gelişmesi için düşünce için çeşitli dürtüler ve yiyecekler sağlar, bilgiyi taşır ve ideal malların koruyucusu ve vizyoner bir tasarımcı olarak eşit derecede işlev görür.
Sanat tüm bunları kendiliğinden gelişen bir anlayışla yapar. Hiçbir şey onun değerinin yerini alamaz ve şüphesiz toplumumuzun temel taşlarından biridir. Bu nedenle, bağımsız sahnenin devlet destekli kültür kurumları ve mekanları veya kurumlarıyla ilgili olup olmadığına bakılmaksızın, sanatın temelde korunmasının yanı sıra buna dahil olan herkesin korunmasını, politik bir yükümlülük olarak görüyoruz. Çünkü temel haklarla bağlantılı olan sanat özgürlüğü, maddi koşulları göz ardı edildiğinde bir deyim haline geliyor. Anayasamızdaki eşitlik ilkesine benzer şekilde, sanata özgür ve sınırsız erişimi de sosyo-politik bir görev olarak anlıyoruz. Sanatsal eğitim elit bir ayrıcalık olmamalı, ancak sosyal ve kültürel katılımın bir aracı olarak tüm Mersinlinin kullanımına sunulmalıdır. Bu kentin tüm sanat işçilerinden, siyasi temsilcilerinden ve Mersinliden sokakta sanat projelerimize destek vermeleri beklenir. Sanatın özgürlüğü, Anayasamız kapsamında; Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ya da kısaca FSEK olarak ülkemizde 5 Aralık 1951 tarihinde kabul edilmiş ve hâlen yürürlükte olan 5846 sayılı kanundur. Resmî Gazete’nin 7981 no.lu sayısında yayımlanarak, 13 Aralık 1951 tarihinde yürürlüğe girdi ve bu nedenle temel bir hakkı temsil etmektedir. Ancak kültür ve sanat, onlara ulusal siyasi düzeyde gerekli saygı, kabul görürse özgür olabilir ve sosyal görevlerini yerine getirebilir. Şimdiye kadar, sanatın tanıtımı büyük ölçüde hükümetin, belediyelerin gönüllü bir görevi olarak görüldü. Bununla birlikte, kolektif bir sosyal çıkar olarak sanatın temel haklarla korunması gerektiğine inanıyoruz.
Bu, yalnızca sanatsal mirasımızın korunmasını değil, aynı zamanda sanatsal peyzajın tüm çeşitliliğiyle desteklenmesini de içerir. Kültür, Sokak ve Sanat, kendi iyilikleri için var olmayıp, halkla ve halkla iletişime ihtiyaç duyar ve arar. Herkes yaşam koşulları veya mali koşulları ne olursa olsun kültürel katılım hakkına sahiptir. Ve bu insan hakkı, Türkiye Cumhuriyeti’nin imzacısı olduğu BM Şartında yer alsa da, bunun için gerekli olan eşit fırsatları yaratmaktan hâlâ çok uzaktır. Bu nedenle Hükümete şu çağrıda bulunuyoruz:
1-Sanatın nerede olursa olsun korunmasını temel bir hak olarak Anayasa’ya bağlamak.
2-Tüm vatandaşların SANAT eğitimine sınırsız katılım hakkını Temel Kanun’da BİRİNCİL bir hak olarak sabitlemek.
3-Sanatçılar için sokakta uzun vadeli, istikrarlı güvenlik araçları oluşturmanın yanı sıra, kendilerine göre tasarlanmış, kendi hataları olmaksızın kazanç kaybından onları koruyan bir yasal çerçeve oluşturmak.
Bizim bakış açımıza göre, her üç talep de devletin ve sosyal güçlerin sorumluluğundadır.
Çok katılımlı bir karma sergi olarak toplumu doğrudan sanatla buluşturmak bu sergide çok anlam yüklenmektedir. Yaklaşık 50 sanatçının katılacağı “ Gaipten Sesler” sergisi içimizden ve bilmediğimiz yerden gelen fısıltılarla Mersinliyle birlikte olacaktır. 50 den fazla eserin sergileneceği sergi, geçmişteki güçlü sanat öğelerinin günümüze gelene kadar toplumları ve insanları etkilemiş olması şaşırtıcı değildir. Bu etkilenimler, üst üste birikerek, evrensel kültür ve sanatı oluşturmuştur.”